30 Ağustos 2007 Perşembe

Deniz Çakır ( Ferhunde ) Röportajı

‘İnsanlar Ferhunde’de içlerinde sakladıkları kötü yanı buluyor’‘

Yaprak Dökümü’nün kötü gelini Ferhunde’yi oynayan Deniz Çakır: “Ferhunde’den nefret edenler de var, sahiplenen bir kesim de... Herhalde insanlar gösteremedikleri kötü yanı buluyorlar onda... Dolayısıyla kendilerine yakın hissediyorlar... Yolda ‘Evet ya, işte budur. Böyle tavrını koy’ diyenler bile var... ”

* Dizide canlandırdığınız karakterden bahseder misiniz?

Ferhunde, bu dizide kötü olan iki karakterden biri. Ailenin gelini... Hayata olan öfkesini başkalarından çıkarma yöntemini seçmiş bir kadın.

* Bir önceki diziniz ‘Kadın İsterse’de de kötü karakteri canlandırmıştınız. Tesadüf mü bu?

Evet ama bu iki karakterin birbirinden çok farklı olduğunu düşünüyorum. Ferhunde, çok daha derinlikli ve bir oyuncu için oynaması çok keyifli bir rol. Ben insanların inanarak izlemelerinden keyif alıyorum. Belki bazıları kendilerini kaptırıp benden nefret ediyor olabilirler ama ben zevk alıyorum bu işten... Her bölüm başladığında yeni bir macera gibi geliyor. Onu araştırması, incelemesi, ne yapacak şimdileri keyif veriyor bana...

* Genelde insanları dizilerde oynadığı rollerle özdeşleştirirler. Böyle bir tedirginliğiniz var mı?

Tabii, ben de bunu çok yaşıyorum. Nefret edenler de var, sahiplenen bir kesim de var. Herhalde insanlar gösteremedikleri kötü yanı buluyorlar Ferhunde’de... Yolda ‘Evet ya, işte budur. Böyle tavrını koy’ diyenler var.. Çünkü genel olarak dizilerde hep erdemli, isteklerini çok fazla dışa yansıtamayan karakterler olduğu için, bir eziklik görüyoruz. Dolayısıyla insanlar kendilerine yakın hissediyorlar ve seviyorlar bu tipleri. Ezilen sevilir. Ama diğer taraftan da söyleyemediklerini söyleyen bir ağız olarak Ferhunde’yi benimsiyorlar...

* Bu projede size çekici gelen neydi peki?

Bir kere ‘Kadın İsterse’de oynadığım karakter de kötü olduğu için aslında başta ‘Çok daha farklı bir rol gelse keşke’ diye düşüncelerim vardı. Ama Ferhunde, gerçekten oynanası bir rol. Oyunculuğa kafa yoran, onu yaşam biçimi haline getiren biri zaten bu rolün cezbedici tarafını algılar. Çok inişleri, çıkışları, dengesizlikleri, rengi olan bir karakter... Benim elime getirilen dosya çok çalışılmış bir dosyaydı. İyi bir iş çıkacağı belliydi. Daha sonra oyuncuları duydum, ‘Aman Allah’ım’ dedim. Yönetmenin birkaç işini duymuştum. Zaten Reşat Nuri Güntekin’in eseriydi. Kendimi bu projenin içinde görmek beni mutlu edecekti. Ve rol o kadar oynanası ve dişi bir roldü ki, bir öncekiler de kötüydü, ‘aman bunu oynamayayım’ diye hiç düşünmedim.

* Ferhunde’de kendinize benzettiğiniz özellikler var mı?

Evet, kötüyüm ben kötüyüm... (gülüyor). Ferhunde’yle benzer özelliklerimiz var tabii... Bir kere Ferhunde kötü olmasının yanında muzur bir kadın. ‘Aman be kötülük yapayım, ayağını kaydırayım’ diye düşünen biri değil aslında. O yaşadığı şeyleri öfkeyle öyle dışa vuruyor. Başkasına zarar veriyor kendine birşey olmasın diye. Bu muzur yönünü kendime çok yakın buldum ve onun üzerine gitmeyi düşünüyorum.

‘HIRSIM KENDİME ZARAR VERİYOR’

* Dizinin başarısı sizi şaşırttı mı, yoksa bekliyor muydunuz?

Aslında şaşırtmadı, çünkü çok iyi senaryolaştırılmış bir eser. Oysa ki o dönemin dilinden bu döneme ayarlamak hiç kolay değil. Cast çok iyi oluşturulmuş, herkes yerine uydu, hiç sırıtmıyor. Ama baktığın zaman da her iyi iş tutmuyor, biz şanslıyız. İyi bir şeyler yapmakiçin uğraşıyoruz.

* Ferhunde çok hırslı bir kadın, sizin hayatınızda hırsın yeri nedir?

Ben de hırslıyım ama, Ferhunde hırsını başkalarından çıkarıyor. Bu yüzden çevresine zarar veriyor. Bense en fazla kendime zarar veriyorum. Kendimle uğraşıyorum. Kendi içimde halletmem gerekiyor ki bunu dışarı vurabileyim.

* Bu hırsınız iş anlamında mı, aşk anlamında mı, yoksa hayatın her alanında mı?

O dönemde hayatımda ne ön plandaysa o konuda... Aşk anlamında hırsım olmadı hiç bugüne kadar. Elde etme çabam falan. Her şeyi elde ettim. Daha çok iş anlamında kendimle kavgam. Çünkü şu anda yaptığım şeyler, ileride yapacağım şeyler için çok belirleyici olacak. Ne kadar kaliteli işin içinde olursam, kalitemi gösterebilirsem 20 sene sonra öyle anılacağım. O yüzden şu anda tavırlarıma, hareketlerime çok dikkat etmem gerekiyor. Yanlış anlaşılmak istemiyorum. En büyük derdim bu. Çünkü bu piyasada ak çok ak, kara çok kara. İkisinin ortası fazla yok. İyi bir oyuncuyum, daha da iyi olacağım.

* ’Yaprak Dökümü’nde öpüşme sahneleriniz olmuştu. Son dönemlerde birçok genç oyuncunun bu tarz sahnelerde oynamam gibi prensipleri oluyor...

Birlikte olduğum adamla öpüşme sahnem vardı. Bunda garip bir şey yok ki, insanlar öpüşürler. Dizide ön plana çıkan o sahneler olsa bunlar beni rahatsız ederdi, ama etmedi . Çünkü doğaldı. Projede çıplaklık daha öne çıkarıldığı zaman ben de kabul etmem. Çünkü ben özelim, kimseye kendimi alet ettirmem. Ne gerekirse yapılır. Öpüşmek de su içmek gibi bir şey. Dolayısıyla gerekirse yapılması son derece normal.

* Güzelliğinizin size bu sektörde bir artı sağladığını düşünüyor musunuz?

Maalesef düşünüyorum, ama düşünmemeyi çok isterdim. Buna sinirleniyorum. Kendim için değil ama güzelliğin bu sektörde prim getirdiğini biliyorum. Bu böyle olmamalı.

* Eğitim almadan oyunculuk yapılmasını doğru buluyor musunuz peki?

Bence yapılır, yapılsın da zaten. Çünkü televizyonda yapılan her şey oyuncudan çok yönetmenin işi. Oyuncunun er meydanı tiyatro...

*Sinema filmi olacak mı?

Şu anda vaktim yok. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda ‘Uyarca’ diye bir oyunum var. Ben tiyatroyu çok seviyorum. Orası çok farklı. Sahneyi tekrar oynama imkanınız yok. Ben mankenlerin dizilerde oynamalarına karşı değilim, oynasınlar. Bir sahneyi tekrar tekrar çekebilirler ama hiç tiyatroda başarılı olan manken gördünüz mü? Şu anda izlediğim hiçbir Türk filmini de DVD arşivime koyamam. Ve ben insanların arşivine koyacakları bir filmde oynamak isterdim. Bu nedenle bekliyorum.

* Kadın İsterse’de oynarken Cihan Ünal ile isminiz anılmıştı...

Evet biz de gülüp geçmiştik o dedikodulara. Zamanla insanların beni bu tarz şeylerle değil de, sadece oyunculuğumla anacaklarına inanıyorum.

Hiç yorum yok: