8 Eylül 2007 Cumartesi

"Fikret, Yağmurdan Kaçarken Doluya Tutuldu."


Fikret, gözü önünde gelişen olaylara dayanamayıp kaçış yolunu evlenmekte bulmuştu. Babasını, Ali Rıza Bey'i çevresinde olup bitenleri görmediği için suçlamış, kendini yapayalnız hissettiği babaevini terk etmişti.


"O, herşeyin farkındaydı."

Olanları kabullenemeyecek kadar gururluydu Fikret ve bu yüzden nefes alamaz hale geldi babaevinde, çekip gitti oradan. Nefes alabileceğini sandığı başka bir hayata gitti.


"Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştu belki de."

Hiç tanımadığı biriyle evlenmiş, gelinlik giyemeden gelin olmuştu. Halbuki onun da sevdiği bir adam vardı, ailesi için vazgeçtiği bir adam. Fikret için aile değerleri çok önemliydi; Ali Rıza Bey istemeyince hiç düşünmeden vazgeçebilmişti sevdiğinden.Şimdi ise ailesinin fikrini almadan evlenmiş, tüm tabularını yıkmıştı ya da tabularını ona zorla yıktırmışlardı.


Fikret artık yabancı bir evde, yabancı birileriyleydi. Tahsin, daha ilk gecelerinde hatırlatmıştı ona evlenme nedenlerini. Kaynanasının da açıkça söylediği gibi "Bedava hizmetçi işte, fena mı?" ydı. Tahsin çocuklarına bakacak iyi birini arıyordu ve buldu. Tahsinin annesi de kaynanalık yapacak birini arıyormuş, o da istediğine kavuştu.


İşte Fikret daha ilk günden bunlarla karşılaşmıştı yeni evinde. O da Necla gibi evini, ailesini hemen özleyeceğe benziyordu. Fakat Fikret, Necla gibi zayıf olmadığı için bunu söyleyemiyecekti kimselere, yine içine atacaktı. Belki başka bir kaçış yolu bulana kadar, belki de özlemine yenik düşene kadar... Ama onun için artık babaevine dönüş yoktu, zaten dönse de babaevinde hiçbir şey eskisi gibi değildi, rüzgar tüm şiddetiyle aileyi parçalayıp savurmaya devam ediyordu. Fikret' i Adapazarı' na, Tahsin'in evine savurduğu gibi...

Necla' nın Pişmanlık Belirtileri

Tekin ailesinin sonbahar rüzgarına kapılıp savrulan ikinci ferdi, Necla. Düşen ilk yaprağın, Leyla' nın arkasından o da aynı rüzgara kapıldı. Oğuz, iki kardeşin de hayatlarını mahvetmeyi başarmıştı.

Leyla' yı, Necla' yı kıskandırmak uğruna harcayabilen Oğuz' a Necla da aşıktı. Ya da (kardeşinin kocasıyla kaçarak ailesini karşısına alabilecek kadar) aşık olduğunu zannediyordu.

Oğuz gerçekten aşıktı; çünkü gözü bir aileyi darmadağın edebilecek kadar kararmıştı. Tek gördüğü ve tek istediği Necla'ydı. Necla da bu aşkın ateşine atlamamak için kendini zor tutuyordu. Kardeşini, ailesini üzmemek için tuttu kendisini; hatta kendisine yeni bir yol çizmek için Cem' i sokmuştu hayatına. Ama sonunda o da dayanamamıştı, atlamıştı ateşe! Hem de kendisiyle birlikte bir çok insanı ateşe sürükleyerek!

Ailesini, okulunu, yaşadığı şehri terkedip Oğuz'la yurtdışına kaçma cesaretini göstermişti Necla. Yalnız kader faktörünü unutmuştu bunları yaparken. Ailesinin kalbini kırmıştı, hem de bir daha tamir edemeyecek şekilde! Kader bunun cezasını verecekti ona. Ailesinin de bu cezadan haberi olacaktı kaderin planlarına göre. Necla' nın pişmanlığını herkes bilecekti! Ama kimse onu affetmeyecekti, belki acıyacaklar; fakat affetmeyeceklerdi!

Necla, artık dönüşü olmayan bir yola girmişti! Yurtdışına kaçamamışlar,çünkü Yaman Bey, Oğuz' u mahkemeye vermişti.

Kötülükler cezasını bulmaya başlamıştı!

Necla ile Oğuz bir otel odasında kapana kısılmış gibiler. İkiside stresli, sinirli. Necla ailesinden vazgeçmişti, okulunu bırakmayı göze almıştı ve bunları Oğuz'un başına kakma zamanı gelmişti. Kavgalar başlamış, aşk bitmişti! Necla pişmandı hem de çok. Ferhunde'yi arayıp evini ailesini özlediğini söylemiş ve Ferhunde' ye yakışan cevabı almıştı: "Her koyun kendi bacağından asılır, Necla!"

Necla artık yalnız kalmıştı! Onu çok sevdiğini sanan Oğuz da sırtını çevirmişti ona, yıkıp geçtiği ailesi de!

Ali Rıza Bey, Hayriye Hanım' a Necla için kapıya sürünerek de gelse eve almıyacaksın onu deyip tavrını koymuştu. Anne yüreği bu ya, Hayriye Hanım üzülse de ses çıkartamadı Ali Rıza Bey'e.

Necla bazılarına göre hakettiği yerdeydi, kendi etmiş kendi bulmuştu; bazılarına göre de Oğuz'un kurbanı olmuştu, ailesi tarafından yalnız bırakılmamalıydı. Siz hangi düşüncedesiniz bilmiyorum ama Necla' yı daha da zor günlerin beklediği kesin.

Bu yaşananlardan herkesin kendisine pay çıkartması dileğiyle... İyi seyirler...

"Yaprak Dökümü" Neden Başarılı?

Hasret bitti, Yaprak Dökümü geçtiğimiz çarşamba sevenleriyle buluştu!

Herkes heyecanla bu diziyi bekliyordu; çünkü herkes bu diziyi çok sevmişti, her sahnesinde kendilerini bulmuşlardı, hayata dair dersler çıkartmışlardı...

Bu dizi hayatı anlatıyordu, hayat kadar gerçekti! Onda öğrencilerin yaşadığı lüks evler, elit kısma hitap eden sahneler yoktu; şekil değiştiren insanlar, olağanüstü görüntüler de yoktu! Onda evimizin içinde olan vardı, herkesin yaşayabileceği basit şeyler!

Basit şeyler nasıl bu kadar tutar, bu kadar sevilir demeyin; insanlar kendileri gibi olan şeyleri, kendilerini anlatan programları severler; onlarda kendi hayatlarını bulurlar ve kendilerine dersler çıkartırlar, gözlerinin önünde yaşanan deneyimlerden hayatı öğrenirler, deneyimleri örnek alıp hata yapmamaya özen gösterip hayatlarını şekillendirirler.

"Yaprak Dökümü" hayatı öğretiyor; çünkü hayatı anlatıyor. Onda hiçbir yapaylık bulamıyoruz. O kadar gerçek yazılmış ki roman ve o kadar gerçek aktarılıyor ki izleyicilere; TV başındaki herkes yaşıyor sanki o hayatı!

Leyla' ya ağlıyor, Oğuz' a lanetediyorlar; Şevket' e acıyor, Ferhunde' den nefret ediyorlar... Onlarla ağlayıp, onlarla gülüyorlar; iyiyi ayırdedip, kötüyü dışlıyorlar.Kısacası, diziyi izlerken sanki onlar da yaşıyorlar.

İşte "Yaprak Dökümü" bu yüzden başarılı! Gerçekleri anlattığı için, oyuncuları gerçekleri yapaylaştırmadan aktarabildiği için başarılı!

Bu dizi bu gerçeklerle daha çok sevilip, daha çok izlenip reyting rekorları kırcaktır! Tüm Yaprak Dökümü ailesisine başarılarının devamını, tabii sizlere de iyi seyirler dileriz...