30 Ağustos 2007 Perşembe

Gökçe Bahadır ve Fahriye Evcen ile Ropörtaj

REŞAT Nuri Güntekin’in 1939’da kaleme aldığı, tiyatro ve televizyona pek çok kez uyarlanan Yaprak Dökümü adlı romanı geçtiğimiz yıl bir kez daha ekrana uyarlanınca dizinin başarılı olmasının çok zor olduğu düşünüldü. Hikaye eskiydi, edebiyat uyarlamaları pek tutulmazdı. Üstelik dram yüklü bir öyküye sahip bu dizi, yıllardır reyting rekorları kıran Avrupa Yakası ile aynı gün ve saate konulmuştu. Ancak yayınlanan birkaç bölümün ardından Avrupa Yakası’nın tahtı sarsılmaya başladı. Bütün hayatını beş çocuğuna iyi bir eğitim vermeye adayan eski kaymakam Ali Rıza Bey ve ailesi Türk halkını yeniden etkilemeyi başardı. Sezonun ortalarından itibaren çarşamba günlerinin en çok izlenen yapımı işte bu 68 yıllık öykü oldu. Bu başarıda oyuncu kadrosunun da etkili olduğu sık sık dile getirildi.

Halil Ergün, Güven Hokna gibi usta oyuncuların yanı sıra ekrana yeni ‘merhaba’ diyen genç isimler de oyunculukları ile takdir toplamaya devam ediyor. Dizide kardeşinin kocasını elinden alan Necla’ya hayat veren Fahriye Evcen ve 18 yaşında başından birçok talihsizlik geçen Leyla’yı canlandıran Gökçe Bahadır yetenekleriyle kendilerini kısa zamanda fark ettirdi. Dizide rol aldıktan sonra sinema filminde oynama teklifleri aldığını söyleyen 21 yaşındaki Evcen ve dizinin gelecek sezonunun izleyiciyi daha çok sarsacağını vurgulayan 25 yaşındaki Bahadır ile Yaprak Dökümü’nü konuştuk.

SEYİRCİ ÖNYARGILI YAKLAŞTI!

* Dizinin başarısı sizi şaşırttı mı? Romanı okumuş muydunuz?

Gökçe Bahadır: Dizinin başarılı olacağını tahmin ediyordum. Ama bazen çok kaliteli bir ekiple yapılan çok iyi işler bile başarılı olamayabiliyor. Bu işte tahmin yürütmek biraz zor açıkçası. Seyirci ilk bölümlerde biraz önyargılı yaklaştı diziye. Ama yavaş yavaş işin kalitesi ortaya çıktı.

Fahriye Evcen: Romanı okumamıştım. Çünkü Almanya’da doğup büyüdüm ve biraz uzaktım Türkiye’ye. 1,5 senedir buradayım. Romanı, teklif geldikten sonra okudum. Bu işe de ekip iyi olduğu için çok güvendim.

* Bu başarının sırrı nedir sizce?

F.E: Aslında günümüze uyarlanmayıp o dönem çekilseydi, insanlar biraz daha soğuk yaklaşabilirlerdi. Ama şimdi herkes kendinden ve realiteden bir parça bulduğu için diziyi çok seviyor. O zaman da kadınları etkileyen, aile yapısını sarsan olaylar bugünküne benziyormuş. Ayrıca romandan farklı, bugünün dünyasına ilişkin unsurlar da insanları çekti. Bence her ne kadar dizide uç örnekler anlatılsa da aslında Türk halkının hiç de yabancı olmadığı bir aile anlatılıyor. Bu anlamda pek bir alternatifi de yok.


G.B: Dizinin çok dramatik olması ilk başlarda beni biraz korkutmuştu; ‘Acaba insanları sıkar mı?’ diye. Bir de roman uyarlaması olması, sonunun az çok tahmin edilmesi de dezavantaj olabilir diye düşünmüştüm. Ama çok şükür ki korktuğum başıma gelmedi. Dizi normalde bir sezon planlanmıştı ama gerçekten çok sevildi ve bir yıl daha uzatıldı. Gelecek sene son sezon olacak.


*Yaprak Dökümü’nde oynama teklifini nasıl aldınız? Dizide oynadığınız karakterlerle benzerlikleriniz var mı?


F. E: Daha önce de Hasret dizisinde Fatma Girik ve Emre Altuğ’la birlikte oynamıştım. Beni oradan buldular. Necla ile ortak özelliklerimiz var. Mesela fevri davranışları, şımarması, annesine babasına naz yapması filan bana benziyor. Yaptığı kötü şeyler her ne kadar uzak olsa da bu huylarımız aynı.


G.B: Sokaktaki insanlar beni Hayat Bilgisi dizisindeki Törpü karakteriyle tanıdı. Fark etmeden oldukça popüler bir karakter oldu Törpü. Şimdi çok farklı bir roldeyim ama bu karakterlerin etkisiyle kazandığım çocuk kitlem hala duruyor. Yolda şöyle laflar duyuyorum ‘Aaa bak Törpü. Şimdi Yaprak Dökümü’nde oynuyor’. Hayat Bilgisi’nden sonra bu kadar ağır bir rol oynamak beni biraz korkutmuştu ama şimdi çok memnunum. Leyla karakterini çok seviyorum. O kadar yönlü bir karakter ki. Gelişimleri ve açılımlar çok fazla. Benim gibi genç bir oyuncu için bu kadar duygu değişimi olan bir karakteri oynamak büyük avantaj.

KARDEŞ BAŞA BELAYMIŞ!


*Televizyonla ilgili projelerde yer almaya devam edecek misiniz? Oyunculuk seçmek istediğiniz asıl meslek mi?


G.B: Bana göre ‘Oyuncu olayım ama başka işler de yapayım’ demek pek mümkün değil. Çünkü oyunculuk böyle bir iş değil. Belki bunları söylemek için çok gencim ama hissettiklerim bunlar. Sonuna kadar bu işi götürme taraftarıyım. Geçici bir heves değil benim için. Çocukluğumdan beri bu işi yapacağımı biliyordum. Ama müzikle de çok ilgilendim. Çocukluğumdan beri müzikallere hayranım. Fırsat yaratıldığında bir müzikalde oynamayı kesinlikle istiyorum.


F.E: Benim durumum Gökçe’den çok farklı. Bütün düzenim Almanya’da. Orada sosyoloji ve psikoloji ağırlıklı bir üniversite eğitimi alıyordum. Ama oyunculuğa başladığım için okulu bir süreliğine dondurdum. Almanya’da lisede iki yıl tiyatro eğitimi almıştım. Ama Türkiye’de televizyon sektörüne girmem tamamen tesadüf oldu. Oya Aydoğan’la tanıştım ve öyle başladı. Dizi bittikten sonraki planım, Almanya’ya dönüp okulumu bitirmek ve ona paralel bir oyunculuk eğitimi almak. Tiyatro ağırlıklı değil, sinema ve televizyon ağırlıklı bir eğitim almak istiyorum. Buraya öyle geri dönmeyi düşünüyorum.


*Kendi ailelerinizin dizidekiyle benzerlikleri var mı?


G.B: Benim ailem dizidekine hiç benzemiyor. Bir kere tek çocuğum. Kardeşim yok o yüzden dizi o anlamda da çok hoşuma gidiyor. ‘Abla’, ‘abi’ diyorum. Çok değişik geliyor. Baskıcı bir ailem yok. Tam tersine çok arkadaşça ilişki kurduğum bir ailem var. Böyle bir ailede yaşamak çok zormuş, bunu dizide anladım. Kardeşim olmasını çok isterdim diyemeyeceğim. Kardeşsiz gayet rahat büyüdüm. Şakayla karışık bunu sık sık söylüyorum; kardeş başa belaymış. Ömür boyu berabersin, atsan atamazsın...


F.E: Üç ablam var. Aile yapısı olarak biraz dizideki aileye benziyoruz. Bizim de büyük bir ailemiz var. Benim babam asker gibi aşırı derecede disiplinli ve düzenli bir adamdır. Annem de öyle. Mesela akşam yemekleri her şartta hep beraber yenir. Annemin ve babamın Ali Rıza ve Hayriye’den şöyle bir farkı var: 12 yaşımdan itibaren harçlığımı kendim kazanmaya başladım, gazete dağıtıyordum hafta sonlarında. Bu ailemin yönlendirmesiyle değil benim isteğimle oldu ve onlar da hayat tecrübemin artacağına inandıkları için karşı çıkmadılar. Dediler ki ‘Hayatta ne yapmak istiyorsan arkandayız ama şunu bil senin üzerinde kontrolü hiçbir zaman kaybetmeyeceğiz’. Yani Yaprak Dökümü’ndeki kontrol, disiplin ve düzen benim ailemde de var. Tamamen kontrolü bırakırsanız bambaşka yere gidiyor ama aşırı kontrol de kötü.


*‘Dizide güzel olmak çok zor’ Oyunculukta güzellik şartı aranmaz diye biliyoruz ama televizyonda böyle bir kriter var sanki...


G. B: Oyuncu olmak için güzel olmak gerektiğini düşünmüyorum. Ama ekranın böyle bir durumu var. Güzel insanlar daha çok tercih ediliyor. Dizide güzelliğimin asla ön plana çıkmasını istemem. Tipimin değil oyunculuğumun beğenilmesini isterim. Dizide zaten güzel olmak çok zor. Ağlarken, kusarken, şaşırmışken ne kadar güzel olabilirsiniz ki. Bazen izlerken kendi suratımı tanıyamıyorum. Çünkü yüzüm bambaşka bir ifade alıyor oynarken.


F. E: Güzel olmanın şöyle bir avantajı var; istediğin her rolü oynayabilirsin. Gerekirse kendini çirkinleştirirsin makyajla falan ama estetik bir görünüme sahip değilsen sanki roller açısından biraz kısıtlanırsın.

‘Kocana sahip çık diyen de var bırak o pis adamı diyen de...’

*Dizi çok fazla izleniyor. Sokakta da bunun yansımalarını görüyor musunuz?

F. E: Aslında Necla hiç öyle bir kız değildi ama son birkaç haftadır kötü bir karaktere dönüştü. Benim de onaylamadığım şeyler yapıyor. Zaten realiteye bakarsanız çok uç bir örnek, kardeşinin kocası olmuş bir adamla birlikte olmak. Hayatta var ama uç. Bir kardeşin eniştesiyle birlikte olması bana çok uzak geliyor. Böyle bir şeye hayatımda asla ve asla yer veremem. İnsanlar bana önce çok pozitif yaklaşıyorlar ama sonra ‘Ah Necla ne yaptın sen bu hafta?’ diyorlar.

G. B: Bana sokaktaki insanlar direkt şöyle geliyor: ‘Bırak o adamı’. ‘Yüz verme’ filan diyorlar. Sanki kadınlar kendi hayatlarında yapamadıkları şeyleri bana söylüyorlar gibi geliyor. Kimi diyor ki ‘Aferin kızım kocana sahip çık, bırakma kardeşine’ kimi ‘O adam sana layık değil’. Özellikle kadın izleyiciler çok tepki veriyor. Oğuz’a da (Tolga Karel) çok sinirlendiklerini söylüyorlar ama onu görünce o kadar negatif yaklaşamıyorlar galiba. ‘Evladım yapma böyle’ diyorlarmış.

Hiç yorum yok: